21 Nisan 2012 Cumartesi

"Hiç bir çiçekçi dükkanının demir kepenkleri olmaz. Çünkü kimse aklına getirmez çiçek çalmayı." - Boris Vian


Kurmacanın Retoriği-Wayne C. Booth

Edebiyat eleştirisi alanında devrim yaratan ve kısa zamanda klasikleşen Kurmacanın Retoriği'nde Wayne Booth, her şeyden önce bir edebiyat eserinin gücünü ve etkisini nelere borçlu olduğunu ele alıyor. Bir hikâye ya da romanı "iyi" kılan genel kural ve niteliklerden bahsedilebilir mi? Booth bu tür genellemelerin kurmaca gibi ele avuca sığmaz bir yazın türünü kısıtlayacağı ve kısırlaştıracağı görüşünde. Sözgelimi çoğu edebiyat eleştirmeninin metinde yazar müdahalesini ve yönlendirmesini kınadığını belirten Booth, bu "kuralı" açıkça ihlal eden pek çok başarılı esere dikkat çekiyor. Dahası, diyor Booth, bir anlatı yazarın yönlendirmesinden ne kadar azade olabilir ki? Neticede yazarın her seçimi bir nevi yönlendirme değil midir? Ve bu bağlamda, her anlatı bir tür retorik değil midir?Peki anlatı perdesinin arkasından gölgesini gördüğümüz yazar kimdir? Her kurmaca eserin bir "gerçek" yani etten kemikten yazarı, bir de "zımni" yani ima edilen yazarı olduğunu söyleyen Booth, bu ikisini birbirine karıştırmaması ve hikâye ya da romanın anlatıcısından ayrı tutması konusunda okuru uyarıyor. Kitapta edebiyat eleştirisi terminolojisine artık yerleşmiş olan bu tür incelikli ayrımların yanı sıra, anlatıda (kasıtlı ya da kasıtsız) muğlaklık, ironi, mesafe gibi konulara ve edebiyat-ahlak ilişkisi gibi meselelere de yer veriliyor.İşin en güzel yanı, Booth kurmacaya ilişkin bu kapsamlı incelemesini soyut kavramlarla değil, Homeros'tan Boccaccio ve Shakespeare'e, Laurence Sterne'den Jane Austen ve Henry James'e, Proust'tan Joyce ve Beckett'a pek çok yazarın eserlerinden örneklerle sunarak okuru keyifli ve ilginç bir edebiyat yolculuğuna çıkarıyor.

20 Nisan 2012 Cuma

Van Gogh








Murathan Mungan- Hiza, Halay, Haset

Murathan MunganHiza, Halay, Haset

Birikim Dergisi- 2009

Hiza kültürünün dışına çıkamamak hala en önemli toplumsal özelliklerimizden biridir. Birbirimize bakarak hiza alırız dünyayla ilişki kurarken gözümüzden çok gözümüzün ucunu kullanmamız bundandır. Sağımızdaki, solumuzdakini göz ucuyla denetler, ona göre davranırız. Mahallenin namusundan mahalle baskısına birçok mahalli kavram ı herkesin birbirine benzemeyi bunca önemsediği bu zengin göz ucu kültürümüze borçluyuz dur. Bu alışkanlığa bağlı olarak, gündelik yaşamda görüp bakmaktan çok şöyle bir göz atarız. Azıcık hizadan çıkanı hizaya getirmek de ortaya çıkan en ufak bir karışıklıkta herkesi hizaya sokmak da toplumsal yaşamda ki vazife anlayışımızı belirleyen milli hasletlerimizdendir. Durumdan vazife çıkarmak diye tanımlanan pozisyon alma ihtiyacı da bu sosyoloji den beslenir. Yakın geçmişte her on yılda bir yapılan askeri darbeler, düzeni bozulan toplumu hizaya sokmak konularında milletçe ihtiyacımız olan askeri disiplini ve nizamı sağlar. Askeri darbelerin toplumda bunca yandaş, gizli ya da açık gönüldaş bulması boşuna değildir. Sosyolojinin saklı rızasının payını unutmamak gerekir. Bakırcısından kuyumcusuna yan yana dizili bir örnek dükkanlarında çarşı esnafı da göz ucuyla komşusunu kollar, albümleri çok satsın derdinde olan hırslı pop şarkıcıse da … Bu yalnızca diğerlerinden geri kalmama kaygısından değildir, aynı zamanda aykırı düşmeme hassasiyetini de kollar, Kimse aykırılığa varan farklılığın sorumluluğunu almak, kalabalıklar tarafından kınanmak istemez. Hizada durmak bir muhafazakarlık garantisidir.

Kaos'un Kutsal Kitabı



Albert Caraco | Kaos'un Kutsal Kitabı | Çeviri: Işık Ergüden | Versus Kitap | 120 Sayfa


Her birimiz tek başımıza ölüyoruz ve bütünüyle ölüyoruz; bu iki hakikati çoğu kişi reddeder, çünkü çoğu insan yaşadığı süre boyunca uyuklar ve yok olacağı anda uyanmaktan çekinir.Yalnızlık ölümün okullarından biridir, çoğunluk asla bu okula giremez, bütünlük başka bir yerde elde edilemez, aynı zamanda yalnızlığında ödülüdür bütünlük. İnsanları birbirinden ayırt etmek gerekirse, insanlar üç takıma ayrılır: Uyurgezerler ki bunlar sürüyledir; aklı başında ve duyarlı olanlar iki düzlemde yaşarlar ve kendilerinde neyin eksik olduğunu bilerek, hiç bulamadıkları şeyi aramaya çalışırlar; tinsel insanlar iki kez doğmuşlardır, tek başlarına ölmek ve bütünüyle ölmek için düzenli adımlarla ölüme doğru yürürler; ölüm anını, yerini ve tarzını tesadüfen de olsa seçemedikleri durumda, gündelik işleri küçümsediklerini belirtmenin tek yoludur bu onlar için. Uyurgezerler putperesttir; aklı başında ve duyarlı olanlar mümindir; iki kez doğmuş tinseller, uyurgezerlerin hayal edemedikleri, ötekilerin ise tahayyül bile edemediği şeye taparlar tinde, çünkü onlar kâmil insanlardır, dolayısıyla zaten elde etmiş oldukları şeyi ne aramaya kalkışırlar ne de ona taparlar, çünkü kendileri odur zaten.

YERALTINDAN NOTLAR

İki kere iki dört; yaşam değildir beyler, ölümdür... İki kere iki dört, küstahlıktır. İki kere iki dört, ellerini böğrüne dayayarak yolumuzu kesen, sağa sola tükürük atan bir külhanbeyinin ta kendisidir. İki kere iki dördün yetkinliğine inanırım ama en çok övülmeye değer olan, iki kere ikinin beş etmesidir. 
DOSTOYEVSKİ (Yeraltından Notlar)

9 Nisan 2011 Cumartesi

Holokost Endüstrisi-Norman G. Finkelstein

Yahudi kökenli bir entelektüel. Naziler ailesinin bütün fertlerini katletmiş, babasını Auschwitz Kampı'na, annesini ise Majdanek Kampı'na göndermiş. Kısacası Finkelstein Yahudi Soykırımı'nın, yani Holokost'un bütün acılarını yaşamış. Ama bir itirazı var. Ailesinin ve sevdiklerinin çektiği acıların istismarına karşı çıkıyor. Hele hele bu istismarın ABD'nin ve İsrail'in Ortadoğu'da yaptıklarını meşrulaştırmak için kullanılmasına isyan ediyor. 
Finkelstein, elinizdeki kitapta Holokost'un acılarının hangi yollarla paraya çevrildiğini ve bu paranın gerçek Holokost mağdurlarından nasıl esirgendiğini anlatıyor. 

ABD'nin Yahudi lobisini ve İsrail'i nasıl kullandığını gözler önüne seriyor. Okuyucuyu timsah gözyaşlarına inanmaması için uyarıyor. İsrail'in yaptıklarına sessiz kalan birisinin Holokost'a karşı çıkışının samimi olamayacağını söylüyor. Bizlere Holokost'u yapanların ve inkâr ya da istismar edenlerin aynı kumaştan olduğunu hatırlatıyor. Holokost Endüstrisi bu samimi ve derin isyanın kâğıda dökülmüş halidir.